“Kameralar gitti, umut dağıtanlar gitti, herkes gitti, Hatay yine kendi kendine kaldı. Biz yine yapayalnız kaldık”
Hataylı Özge Bilgin, 7 Şubat’ta, depremden bu yana daha da aktif kullandığı sosyal medya hesabından bu cümleleri paylaştı.
Hatay’da geçirdiğim 10 günün sonunda, 7 Şubat’ta birçok başka gazetecinin daha bulunduğu Adana-İstanbul uçağındayken, benim de aklımdaki soru buydu. Geriye Hataylılardan, ve görevlendirmeyle ya da gönüllü olarak buraya gelmiş memur ve çalışanlardan başka kim kaldı?
Yalnızlık, kentte konuştuğumuz hemen herkesin ifade ettiği duyguların başında geliyor. Herkes ilk günlerde Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen yardımlar ve desteğe teşekkür ediyor ve sonrasında da dudaklarından hafif sitemle karışık “başımızı yaslayacak bir omuz aradık ama bulamadık” benzeri cümleler dökülüyor.
Geçen yıl depremden sadece 10 gün sonra, Antakya’nın tarihi merkezinin nasıl yerle bir olduğuna birlikte tanık olduğumuz araştırmacı/yazar Ünal Kahraman “O günleri düşünüyorum şimdi, o gün bir karmaşa vardı, hepimizin yüreği kabarmıştı ama bugün muhteşem bir boşluğun içerisindeyim” diyor.
6 Şubat sabaha karşı depremde hayatını kaybedenler anısına yapılan yürüyüş ve anmada bu “yalnız bırakılmış” olmanın neden olduğu öfke kendisini gösterdi. Valiliğin düzenlediği “Sessiz Yürüyüş”, anma programına katılan siyasileri hedef alan protestolarla bölündü.
Kalabalığın bir bölümü son 10 yıldır kentin Büyükşehir Belediye Başkanı olan Lütfü Savaş’ı da, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i de, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı da yuhaladı. Kalabalıktaki bazı kişilerse yuhalayanlara zaman zaman “ölülerimize saygı gösterin” diyerek çıkıştı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 2 Şubat’ta yaptığı açıklamada 6 Şubat depremlerinde 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Resmi verilere göre ağır yıkımın yaşandığı Hatay’da can kaybı 24 bine yakın.
Hatay’daki resmi anma programı bittiğinde sahneye yakın bir bölümde toplanmış olan depremzedeler ise hep bir ağızdan isyan ediyor. Biri “Daha bir gün öncesinde enkazdan cansız beden çıktı, bizi diri diri gömdüler” derken, bir diğeri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki hafta sonu Hatay’daki TOKİ kurasında söylediği “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi?” sözlerine isyan ediyor: “Biz kendi ellerimizle Hatay’ı yeniden Hatay yaparız” diye bağırıyor.
Antakya’nın depremde büyük ölçüde yıkılan tarihi Uzun Çarşısı’nda ünlü Çınaraltı Künefe’nin sahibi Yusuf Usta’nın oğlu Fatih Uzunparmak da, deprem öncesinde Hatay’ın hep en çok vergi veren ilk 10 kent arasında olduğunu söylüyor, “Ama hizmette hep en son 10 kent arasında olduk, biz buna alışkınız” diyor.
“Koca bir boşluk”
Geçen yıl depremin hemen ardından gördüğüm Hatay’la, bir yıl sonra gördüğüm Hatay arasındaki en büyük fark, kentteki koca boşluk.
Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın Ocak ayında Anadolu Ajansı’na verdiği bilgiye göre aralarında kamu binalarının da olduğu 83 bine yakın yapıda yıkım veya ağır hasar meydana geldi, kent genelinde yürütülen enkaz kaldırma çalışmalarında “yüzde 95 ilerleme sağlandı”.
Kentte kalmayı tercih edenler, geçen bir yıl içinde yapılan tek şeyin “enkazların kaldırılması” olduğunu söylüyor.
Hatay sokakları kaldırılan enkazlardan geriye kalan molozlar, inşaat kamyonları ve tozla kaplı durumda… Ve bir de yağmur yağdığında tüm kenti kaplayan çamurla.
Ve ilk gün, üzerlerinde “orta hasarlı, yıkma”, “mahkemelik, yıkma” gibi yazıların olduğu hasarlı binalar ve moloz yığınlarını gördüğümüzde, Hataylıların her gün bunları görerek yaşamak zorunda kalmasının şaşkınlığı ve ağırlığını hissediyoruz. Ancak üzerinden henüz 24 saat geçmeden biz de kendimizi buna alışmış ve depremi her an hatırlatan manzarayı bazen fark bile etmediğimizi şaşkınlıkla fark ederken buluyoruz.
Gece karanlık çöküp sokaklar ıssızlaştığındaysa, tarihin 6 Şubat 2023’te, saatin de 4:17’de takılı kalmış olduğu hissi her yeri kaplıyor.
Bunu, kent merkezinde Defne’de yeni yeni açılmaya başlayan birkaç cafe ve restoran az da olsa kırmaya çalışıyor.
Elektrik ve su kesintileri
Hatay’ın deprem sonrası bir rutini de elektrik kesintileri olmuş. Şebeke sorunları nedeniyle hemen her gece kesinti yaşanıyor.
Her kesinti çoğu insan için deprem anını hatırlatan bir tetikleyici.
Şebeke suyundaki kesintiler ve suyun kalitesi de geçen bir yılda çözülemeyen sorunlardan.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, geçen Eylül ayında şebeke suyunun içilebilir olduğunu, içme suyunun biyolojik ve kimyasal tahlillerinin sürekli yapıldığını belirtmişti. Su kesintileri yaşanırken, konuştuğumuz Hataylılarsa, deprem öncesi içilebilir olan çeşme suyunu artık içmediklerini söylüyor.
Yağmurdan korkar olmak
Bazılarıyla geçen yıl depremin hemen ardından tanıştığım Hataylılarla biraz uzun vakit geçirince, içlerinde taşıdıkları acıyı görmemek mümkün değil. Hataylılar da aslında biraz, çevrede her şeye rağmen ayakta durmakta direnen, hasarlı binalar gibi.
Konuştuğumuz depremzedelere ne sorarsak soralım, söze hep o sabaha karşı yaşadıklarını hatırlayarak başlıyor. Duydukları bir ses, gördükleri bir taş parçası ve hatta hava durumu bile onları o ana geri götürebiliyor.
Hatay’da yaşamaya dair paylaşımlar yapan Özge Bilgin, “Eskiden yağmurda yürümeyi çok severdim, artık yağmur yağında korkuyorum” diyor. Hatay’da geçen yıl 5 Şubat gecesi ve 6 Şubat sabahı, durmadan yağan bir yağmur vardı.
Kendi şehrinde tanıdık sokak aramak
Hatay’da birçok sokak artık yok, bazıları moloz yığınlarıyla kapanmış durumda, bazıları ise üzerindeki binaların yıkılıp enkazların kaldırılmasıyla oluşan büyük boşluk tarafından yutulmuş.
Tarihinde birçok kez depremlerle yıkılmış olan Antakya, “Beklenen büyük deprem herhalde bize denk gelmez” diyen kuşakların başına geldi.
2019 yılında yerel seçim öncesi hazırladığımız Hatay belgeselinde bize hareketli Antakya sokaklarını gezdiren ve kentin Suriye Savaşı’nın ilk yıllarının ardından nasıl yeniden ayağa kalktığını anlatan Avukat Meral Samsun, o görüntülere bakarak iç geçiriyor.
“O dönem yeniden doğuşu konuşmuştuk. Maalesef ki yeniden bu sefer yine depremden sonra bunun için mücadele verilecek. Hatay’ı yeniden güzelleştirip ayağa kaldırmak için mücadele vereceğiz” diyor.
Ama kentteki herkes bunun uzun zaman alacağının farkında.
Ve şu an için Hatay’ın geleceği, birçoğu için “boşluk ve bilinmezlik” demek.